21 Ocak 2011 Cuma

Bir kaç sözüm var birikmiş, iyi günlerde susmak için saklıyorum...

"...Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması...
"Ben" deyip susması, "Sen" deyip ağlamaklı kalması..."

Nazım Hikmet Ran

Sustu.
Ve uzun uzun sustu. Sessizliği harelendi odadaki cisimlerin etrafında. Sessizliği kalkan oldu sardı evin içindekileri. Ve kalkan olup sarmaladı kalbindekileri.

Derin, o anı şöyle anlatıyor:

"En çok kalbimin atışlarını duydum kulaklarımda. Karşımda bir ağız vardı hareket eden. Kelimeler belli ki sivriydi. Kelimeler zehirliydi o dudaklardan dökülen... Dudaklar oynuyordu ve oynarken yer yerinden oynuyordu zihnimde. Sözlerini duymadım, duygusunu duydum o dudakların. Ayrılığın kokusunu duydum genzimde. Ayrılık kokusu keskin ve acımtırak."

Derin üzülünce susar. Kelimeler küser Derin'e. İyi gün dostudur onun için kelimeler. Hal böyle olunca toplanıp gidiverirler Derin'in içindeki güneşli köşelere. Binlerce kuştan oluşan gri bir bulut gibi, önce sağa, sonra sola salınarak, ve en sonunda saklanacak bir yer bularak, sırra kadem basıverirler. Sürünün başını kelimelerden "Acı" çeker. "Hüzün" ve "Küskün" de onu takip eder...

Ve sonra devam etti:

"Sustum. Sözlerim gitmişti çoktan. Öyle bir anda boy göstermek istemiyorlardı. O an, orada istenmiyorlardı. Kelimeler gizli duvarları gören, görünmeyen renkleri algılayan büyücülerimdir benim. Bana "Sus" dediler. "Gidelim, burada istenmiyoruz". Dinledim onları. Dudaklar oynadı, kalbim oynamadı olduğu yerden. Ve susarak çıktım o çok sevdiğim evden..."

Ne var ki saklandıkları yerde sıcaktır kelimeler. İçinizde yanan bir küçük soba gibi. Sıcaklık dağılır damarlarınızda, lav olur birikir kursağınızda. Ve gün olup o güneşli havayı bulduklarında, yayılır sıcağı etrafa, sarar etrafı kelimeler. Ve eğer iki ruhun güneşi aynı anda parlıyorsa ve sevgi ılık bir nehir olup iki zihin arasında akıyorsa, kelimeler yine susar. Bu defa altından bir halka olurlar iki kalbin etrafında. Altından bir kalkan olurlar üzeri zümrütlerle bezeli. Kelimeler susup eğildikçe aşkın önünde, aşk yükselir iki kalbin tepelerinde. Ve karışır iki kalbin kelimeleri sessizce birbirine...

Derin yeniden karşılaştıklarında uzun uzun baktı o zehirli dudaklara. Bu defa sakindi dudaklar, bu defa telaştan yoksundular. Ve bu defa sanki mahçup iki çocuktular.

"Aylar sonra görüştük." dedi Derin.
"Sadece bir cümle söyledim o uzun sessizlikten sonra. Özlem de, acı da, kırık cam parçaları da avuçlarımdaydı. Avuçlarım ıslak, avuçlarım sıcaktı. Avuçlarımda kan vardı kalbimden akan... Kan aşk rengi, kan kırmızı...
'Ne tuhaf' dedim içimden. 'Yine susuyorum, ancak şimdi o da susuyor.'

Sonra anladım. Ve işte tam o anda,
"Sus" dedim ona.
"Sus, şimdi aramızda kelimeler konuşuyor."
(Düş'lü bir Eylül akşamının anısına, özlem ve aşkla...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder