24 Eylül 2010 Cuma

Düş

"Mevla’m gül diyerek iki göz vermiş,
Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı?..
Dura dura bir sel oldum erenler,
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı?..”

Âşık Mahsuni Şerif

Derin günlerden bir perşembe, günün içinde saklı zamanlardan bir gece, bir düşe yattı.

Her zamankinin tersine, bu defa hiç düşünmeden kendisini düşünün derinlerine bıraktı.
Kalbinin kanatlarına usul usul üfledi hüzünlerini. Yelkenlerini düşünün lacivert denizine fora etti. Düşünün içinde kısa, çok kısa bir yolculuğa adım attı.

Öyle bir yol ki, ulu kavakların serininde, yaprakların ıslık sesleriyle yarışan kuşlar var.
Kırlangıçlar var kavakların gövdesine yuva yapan.
Kumrular var kavakların dallarında öpüşen.
Yıldızlar var bastığı çimenlerde. Yıldızlar elle tutuluyor bu düşte. Elleriyle tuttu yıldızları Derin de. Ceplerine doldurdu, cepleri ışık doldu. Işık, gecenin içinde kalbinin mumlarını yaktı. Kalbi alev aldı, kalbi yandı, kalbi tutuştu...

Oysa karanlıktan korkar Derin.

Karanlık kâbusların mayasıdır. Belirsizliklerin, endişelerin anasıdır.
Düşteki gecenin karanlığı yumuşacıktı gel görelim...
Rüzgârı ılıktı. Boynundan başlayıp dudaklarında biten bir rüzgâr. Rüzgârın sanki parmakları var. Dokunduğu yeri yakan parmaklar. Üşütmeyen, ısıtan parmakları olan bir rüzgâr...

Düşünde yürüdü Derin.
Derininde yürüdü hislerinin.

Efsunlu bir düştü bu. Efsunu cebindeki yıldızlara bağladı. Yıldızlar yemyeşil iki göz oldular ellerinde. Derin o gözlerin büyüsüne bıraktı korkularını. Gözler Derin'in gözlerine aktı. Kahverengi ve yeşil karıştılar. Ela oldular düşlü gecede. Edalı iki ela göz oldu bütün yıldızlar. Ela oldu gökyüzü, ağaçlar, bulutlar, bulutların tüylerini ürperten rüzgâr. Hepsi elaya çaldılar...

Düşlü, efsunlu ve ela gecede Derin iki nehir gördü.
Nefesini tuttu nehirlerin resminde.
Nefesi kesildi gördüklerinin büyüsünde.
İki nehir, ikisi birbirinden güzel…
İki nehir, yan yana akan.
İki nehir, biri kahverengi, biri yeşil.
İki nehir, iki büyülü seyir...

Nehirlerden yeşil olanı gözlerinde çağladı. Köpüklerinde şehvet var, gürültüsünde aşk var, hiddet var. Öfke var suyunda, huzur var serininde. Ancak huzuru öfkesine yenik bu nehrin. Nehrin çığlıkları kalbine doldu Derin'in. Çığlık çığlığa teslim oldu Derin nehrin ihtişamına. Aşkın şiddetini gördü nehrin çağlayanında. Ela gözlü yıldızlar yeşil nehrin hiddetiyle buğulandı. Ela gözlü yıldızların gözbebeklerinde aşkın ışıkları parladı. Aşk nehrin sularında Derin'in ellerine aktı...

Derken kahverengi nehre yaklaştı Derin düşünde.

Bu nehir sessiz. Bu nehir dilsiz. Bu nehirde görkemli bir derinlik var. Derin nehrin derinine sokuldu. Gördüklerinden soluğu kesildi, nefesi, nutku tutuldu.

Kahverengi nehir berraktı. Rengi aslen şeffaftı. Kahvenin rengini derinindeki parlak taşlardan alıyordu. Taşlar renk olup sularına karışıyordu. Sükûnetle yaşlanmıştı bu nehrin taşları. Yaşlanırken parlamışlardı. Yaşlanarak gerçek renklerine kavuşmuşlardı. Yıllar yalayıp geçmişti pürüzlü yüzlerini. Acılar törpülemişti sivri köşelerini. Anılar damarlanmıştı üzerlerinde. Anılar yol yol iz bırakmıştı. İzler taşları ağırlaştırmış, izler taşlara hüzün katmıştı. Hüzün zamanla yerini huzura bırakmıştı. Anılar böyle değil midir? Önce keskin bir bıçak gibi acı verir. Sonra yerleşir kalbin katmanlarına, her kalp atışında kana karışır, anılar kan olur, can verir...

Derin düşünde nehirlerin arasındaydı.
Nehirlerin arasındaki ince yolun tam ortasındaydı.
Sağında yeşil nehir çağlıyor, solunda kahverengi nehir usul usul ağlıyordu.
Sağındaki nehirde aşk coşuyor, köpürüyor, solundaki nehirde aşk duruluyor, huzur buluyor, teslim oluyordu.

Derin düşünde düşündü.

Aşkın halleri nehir olup ayaklarına serilmişti şimdi.
Aşkın suları zihninde nehir olup düşüne akmıştı.
Düşünü yeşil ve kahverengi, bu iki nehir kaplamıştı.
Ne var ki Derin seçemiyor, hangi nehrin serininde yıkanacağına karar veremiyordu.
Her seçim bir diğerinden mahrum kılıyordu Derin'i.
Oysa iki nehrin de büyülüydü serini.

O vakit Derin düşe yattı düşünün içinde. Düşünde bir yeni düş yarattı.

Düşündeki nehirleri, yeni bir düşte, bir gölde kavuşturdu. Yeşili kahveyle buluşturdu. Gökyüzü gibi, bulut gibi, ağaç gibi, rüzgâr gibi elaya çaldı nehirlerin suyu. İki nehri tek bir vücuda sığdırdı. Hiddeti şehvete, şehveti teslimiyete, teslimiyeti huzura, huzuru aşka, aşkı nehirlerin suyuna karıştırdı. Aşk tek bir nehir oldu düşünde. Aşk nehri aktı gözlerinde gürül gürül. Aşk nehri duruldu kalbinde usul usul. Ela bir gecede akan ela bir nehir oldu düşü. Derin nehirlerin kavuştuğu göle soyundu. Gölün ela sularında giyindi. Aşk ela bir örtü oldu üzerinde. Kimi zaman yeşil, kimi zaman kahvenin renginde...

Derin günlerden bir perşembe, günün içinde saklı zamanlardan bir gece, bir düşe yattı.

Düşünde aşktan ela bir dünya yarattı.
Aşk düş oldu.
Derin düşünde aşka eş oldu.
Dokundu aşkın ela gözlerine,
O ela gözlerden yandı elleri...

Derken uyandı Derin.
Ellerine baktı,
Elleri yanıyordu,
Düşündeki aşkın alevi ellerini yakıyordu...

2 yorum:

  1. Derin yazıların,derin yazarına çok derin saygılar...müthiş...

    YanıtlaSil
  2. Derindekileri okumaktan korkmayan, derinlere Derin'le birlikte dalan herkese derinden saygılar, en derin teşekkürler...

    YanıtlaSil