19 Ağustos 2010 Perşembe

Dua

İnsan belli yaşlarda kendisini ancak prensip sahibi olarak var edebileceğine ikna ediyor olmalı.

Derin için de bu böyleydi bir dönem.

"Ben şunları kesinlikle yapmam, bunları her daim harfiyen uygularım" hesaplaşmaları ile kendini tanımlama peşine düştüğü bir dönemdi diyelim.

25 yaşında bir gece, uykuya dalmadan önce tüm sevdikleri için şöyle dua etmeye başladı:

"Tanrım sen annemle babamın arasında bir barış anlaşması imzalasan... Yaşları 60'a geldi hala aşıklar. Biraz sükunet istiyorum evde. Yeter. Biraz eksiltsen hiddetlerini. Tamam artık alışsalar birbirlerini sevme durumuna."

"Bir de ağabeyim için başka bir iş istiyorum. Bir düzlüğe çıkınca da bir tane çocuk ver onlara. Artık vaktidir. Bir erkek çocuğu mesela, gönlümden geçti. Sen zaten duymuşsundur."

"Bir de sevgilime biraz huzur gönder. Artık mutlu olsun istiyorum. Hayatla savaşmaktan çok yoruldu. Ben de artık onu mutlu edemiyorum. Galiba ben de yoruldum. Biraz rahata erseler, biraz daha bereketli olsa, aksa kendiliğinden hayatları. Bir de şu okulunu bitirir bitirmez askere gitsin istiyorum. Dönünce de sen ona bir iş ayarlasan mesela. Çok güzel olur bunlar. Bunları istiyorum."

Bunları sayarken sıranın kendisine geldiğini fark etti.

Tam bu noktada Derin kendisi için dua etmenin artık prensipleri arasında yer alamayacağına kanaat getirdi.

Şöyle düşünmüş olmalı:

"Ben nasıl sevdiklerim için dua ediyorsam ve bunu tüm kalbimle istiyorsam, mutlaka benim isteklerim için dua eden birisi de bulunur. Hem bir başkası benim mutluluğumu en az  benim kadar isterse Tanrı'dan, o zaman o kişinin duaları daha çabuk kabul olunur."

Ve o geceden sonra Derin çok uzun yıllar her gece dualarını farklı sıralamalar ancak kati ve mutlak surette aynı son ile bitirdi. Laf dönüp dolaşıp kendine geldiğinde duasını hemen oracıkta kestirdi...

Prensipleri arasında ihtişamla yerini aldı bu "Bencil dua yasağı".
Sonucunu hiç bilemeyeceği bir sessizlikte seneler boyunca kendisi için Tanrı'dan hiç bir şey istemedi. Günlük, sıradan istekleri için dua haklarını hiç heba etmedi.

Bu duruş kendisini pek memnun ediyordu. İnsan taleplerini dizginleyebilirse, içindeki şımarık çocuğu bir Alman disiplini ile terbiye edeceğini, güçlendireceğini düşünüyor sanırım. Derin de hayal kapanını tek söz söylemeden sevdiklerinin ehliyetine bırakarak içindeki çocuğa söz geçirebildiğini hissetti. Duaları her zaman başkalarının hayallerine övgülerle bitti. Kendi hayallerini başkalarının iyi niyetli yakarışlarına terk etti.

Ancak çok sonraları bunun çocuğunu sokağa bırakan bir annenin yaptığına yakın bir kötülük olduğunu fark etmiştir.

Bu uyanış günümüzün "ne çağırırsan o gelir" isimli yozlaşmış felsefesinin "Secret" isimli kitap ile moda olmasına rastlar. Derin "Secret"ı okumayı her zaman reddetti. Belki de okuduğunda kendi hüzünlerine en elverişli zemini kendi hayallerine sahip çıkmayarak yine ve sadece kendisinin hazırladığı gerçeği ile yüzleşmek istemiyordu, kim bilir?

Gel zaman git zaman Derin'in hayatı fena halde dönüştü. Dualarının bekçileri değişti. Bir gün bir uyanırsınız ki hayatınızın masa üstü resmi bambaşka! İşte tam da böyle bir zamanda Derin bir sabah kendisi ile yüzleşti.

Şimdi ara ara dost meclislerinde şöyle anlatıyor.

"İstemek neden gurur meselesi olsun. "İstiyorum" diyebilmek noktasına gelmiş olmak zaten başlı başına bir mucize. Ben çok sevdiğim bir yemeği iştahla yemek istemeyi bile tılsımlı bir duygu olarak görüyorum. İsteklerimiz fena şeyler değiller. Neyi istediğimizi, neye öyküneceğimizi, ne için dua edeceğimizi biliyorsak eğer, dualarımızın kabul olması ihtimalinden çok daha büyük bir mutluluk yaşıyoruz aslında. Sadece farkında değiliz.

İstemeli, çok ve tam istemeli. Israrla istemeli. İstemek bir başarıdır."

İnsan istemeli. Ve tercihen büyük söylememeli.
Hele ki negatif anlam taşıyan cümlelerimizin duygu ve gereksinimlerimizin tamamen zıddına hareket etme riski taşıdığını düşünürsek, büyük söz söylemek oldukça tehlikelidir diyebiliriz.

Bu bağlamda prensipler de birer tuzaktır.

Fiziksel olarak bile değişmesi zorunlu tutulmış biz insan canlılarının düşünce ve inançlarının değişmeyeceği, prensiplerinin izinden ilk günkü bağlılıkları ile gidecekleri fikrine Derin'i kimse ikna edemez artık.

Derin cesaretle hayalinden resim çizebilen, çizdiği resmin de mevsimleri olduğu gerçeğini baştan görebilen kişiye "Değerli kişi" diyor. Bunu isteme cesaretini gösterebilene ise "En değerli kişi!"

Ben kendisine bu kararlılığında eşlik ediyorum.
Ancak fikrimi değiştirme özgürlüğümü ne olursa olsun cebimde tutuyorum.
Artık ben de Derin gibi geceleri kendime de zaman ayırarak dua ediyorum.

Ya da popüler adı ile "Secret" yapıyorum...

Peki hiç "Ters secret" denediniz mi?

"Yapamam biliyorum", "Değişemem eminim", "Beni anlamaz hissediyorum"ların ne kadar işe yaradığını biliyor musunuz?

Aman dikkat!

Sizi bunu yapmama konusunda prensip sahibi olmaya davet ediyorum.
Gelin tek prensibimiz bu olsun...
Gelin bu "ters secret" girdabına kapılmamak için dua edelim.
İnanın korunacağımız hışım çok büyük..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder