30 Ağustos 2010 Pazartesi

"something old, something new, something borrowed, something blue"

Düğünler her ülkede, her kültürde, her yaşta ve her çağda kutlama sayılmış...

Görünen o ki, iki insanın hayatını birleştirmesi, iki kişinin tek bir soy isim altında birleşmesi herkes için kutlama yapılacak kadar sıra dışı bir olgu.

Neleri kutlarız?

Doğumları, doğumu hatırlatan doğum günlerini, emek emek kazanılan terfileri, kısmet olup kesenize dolan bereketi, mezuniyeti, kısacası başkalaşan anları, bir önceki güne benzemeyen günleri...

İnsan uzun süreli birliktelikleri tüm aile bir araya gelerek kutlamıyor. Sevgi aynı sevgi olsa da iş karar vermek adı altında resmileşince bunun için belli ki sevgiyle bir araya geliniyor. "Aferin size" demek için. İki kişinin çıkacağı çetin hayat yolculuğunda, olur da tekneleri su alırsa, rüzgar tersten eser, yelkenleri nefessiz kalırsa, "Biz sizin için buradayız." demek için. Sevinci ve büyük kararların getirdiği endişeyi paylaşmak için. Sevgiyi kutlamak ve hatta kutsamak için.

Biz bilmeyiz, bilsek de o heveslere girmeyiz ama bizim için yabancı olanlar gelinlere şans getireceğine inandıkları dört şey taşıması ya da giymesi gerektiğini öğütlüyorlar. Bu geleneğin adına da "something old (eski bir şey), something new (yeni bir şey), something borrowed (ödünç alınmış bir şey), something blue (mavi bir şey)" diyorlar.

Gelinler ise bu adeti yerine getirmek için bu dört kalem uğuru bünyesinde denkleştirecek bir şeyler arıyorlar. Örneğin anneanneleri tarafından kendilerine ödünç verilen ve o an için onlara olan aidiyeti yeni olan, eski ve mavi taşlı bir saç tokası... Ve tamam oluyor. Adet yerini bir toka ile kolayca buluyor.

Ben ise şöyle düşündüm:

Bir eşikten atlarken, yeni bir denize yelken açarken, yeni bir ormana giriyorsanız mesela uzun bir yürüyüş için, yanınızda mutlaka "eski" bir şeyiniz olmalı... Size eski günlerinizi, sizi siz yapan şeyleri, nereden geldiğinizi, köklerinizi, vazgeçilmezlerinizi anımsatmalı. Ormanda yolunuzu kaybettiğinizde, eski şeyiniz size güç vermeli. "Ben bu şeyi eskitecek kadar çok gün geçirdim, bu zor günü de eskitirim!" demek için...

"Yeni" bir yol varsa önünüzde, mutlaka kalbinizde yeni bir heves olmalı. Bayramlarda alınan yeni giysiler gibi. Bayramı önemsemek için. Yolu önemsemek için. Yola çıkarken o yol için yeni bir şey alarak yolun ederini ve sizin için kalben bedelini ödediğinizi simgelemek için... Yeni bir ayakkabı örneğin. Yolda karşınıza çıkabilecek her zorlukta "Ben bu ayakkabıları bu yolu yürüme hevesi ile aldım, yani bu yolu ben seçtim, ben istedim!" mesajını endişeyle çarpan kalbinize iletmek için...

Başka bir hayata geçerken mutlaka sizinle yürüyecek sevdikleriniz olmalı. Sizi limandan uğurlayan yüzler, havaalanında size son kez sarılan, yüreğinizi sımsıkı kavrayan eller. Size sevgilerini vermeliler ödünç olarak. İnsan sadece gerçekten sevdiklerinden ödünç bir şey ister. Yeni bir yola çıkarken ödünç aldığımız bir avuç şefkat, olası yalnızlıklarda bir derin sevgi denizi oluversin diye. "Ceplerimi bu zor anlar için sevgileriyle doldurdular, şimdi sevgileriyle yanımdalar." diyebilmek için...

Ve her yeni başlangıcın bir başka şeyin sonu olduğunu kabul edersek, biraz da "something blue" olmalı yanımızda. "Mavi bir şey" anlamında değil, "hüzünlü bir şey" anlamında... Kapattığımız sayfanın son demlerinin hüznünü taşımalıyız mesela biraz da çantamızda. Neden yeni bir sayfa açtığımızı anımsamak için. Yeninin eski ve ödünç alınmış kırıklıkları silebileceği gerçeğini kabul ettiğimizi kendimize hatırlatmak için.

Ben diyorum ki, yeni günler de kutlanmalı düğünler gibi...

Kapatılan sayfaların yeni bir yazgıya gebe olduğu gerçeğini kabul edebildiğimiz herhangi bir gün mesela...

Dostlarla toplanılmalı, aile büyükleri bir araya gelmeli, güzel yemekler yenmeli, zihinlerde büyük bir orkestra en ihtişamlı performansını sergilemeli... Kadehler kaldırılmalı. Yeniye inananlara, başını umutla yukarı kaldıranlara övgüler yağdırılmalı.

Düğünlerde olduğu gibi adetler yerini bulmalı.

Yeniye kanat çırpanlara yeni bir umut, eskimiş, yerleşmiş bir güven, ödünç alabileceği kadar bol bir sevgi ve hüzünlü ve mavi günlerinden sadece bir saat verilmeli.

Yeniye sebep olan eskiyi, umut edebilmek çabasına mal olan onca çaresizliği, fırtınadan önceki o derin sessizliği unutmasın diye...

Ardına dönmesin diye.

Yürüsün diye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder